Tabaklar çoktan kırıldı
Life is Strange adlı video oyunundan bir görüntü.

Tabaklar çoktan kırıldı

Peki olacak olanı anladığımızda bu gerçeklikle kalan zamanın tadını nasıl çıkarabiliriz? Nasıl aklımızdan atabiliriz?

Kategori:Deneysel

Yayımlanma:


Kısa süre önce internette bir fotoğraf paylaşılmaya başladı. Şu genel ilgilinin neticesinde hayatımızda çok kısa bir zamanı işgal edip sonra yok olup giden yeni nesil tüketim şeylerinden biri olarak. İlk gördüğümde bir sanat galerisi ya da benzer bir yerde yer alan ve bizi düşünmeye itmeyi amaçlayan bir eser zannettim. Sonra görseli internette aratınca tam bir hayal kırıklığına uğradım. Öyle ki, o görselle ilgili kafamda canlanan fırtınayı dile getirme isteğini bu zamana kadar gömdüm.

Tabaklar çoktan kırıldı

Fotoğraf, Vietnam’da yaşayan Tseng Shao-Tsen adlı birinin başına gelen bu durum için sosyal medyada fikir önerisi istemesiyle paylaşılmaya başlamış. Paylaşıldıkça da amaç yardım etmeyi aşmış, ‘tabakları kırmadan onları oradan nasıl çıkarılabileceği’ üzerine kafa yormaya kaymış.

Bu fotoğraf, insan ilgisini çektiği için ‘tık haberciliği’ yapan internet sitelerinin birçoğunda haber yapılmış. Hatta masa başında oturan üç beş dangalağın eline teslim olan habercilik, bu fotoğraf için büyük harflerle “BEYİN KANATAN YENİ BİR SORUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ” şeklinde başlık atıldığına bile şahit olmuş. Üstelik haber foto galeri olarak girilmiş. Yedi tane tabak fotoğrafını geçiyorsunuz haberi okurken.

Bendeki anlamı ise çok başka oldu. Fotoğrafın bana anlattığı şey; tabakların çoktan kırıldığıydı. Ne yaparsak yapalım kurtaramayacağız ve kurtaramayacağımızı bile bile yaşamaya devam edeceğiz. Öylece kalacaklar orada ya da umutsuzca deneyeceğiz dolabın kapısını açmayı. Ama her hâlükârda o tabakları bir daha kullanamayacağız ya da kırıldıktan sonra eski haline getiremeyeceğiz. Biz daha farkına varmadan kırılmışlar. İş işten geçmiş. Artık tabakların kırık olduğundan eminiz. Sadece bu eylemin zamanını bilmiyoruz.

Hayatımızdaki bazı şeyler de böyle değil mi? Aslında çoktan olmuş, çoktan hüküm verilmiş olan şeyler onun olacağını fark ettiğimizde, adım adım oraya yaklaştığımızı anladığımızda ya da ancak olduğunda canımızı yakıyor. Peki olacak olanı anladığımızda bu gerçeklikle kalan zamanın tadını nasıl çıkarabiliriz? Nasıl aklımızdan atabiliriz?

Tel cambazı istiyordu ki dünya istediği gibi olsun. Bile bile aldanmaya vardırıyordu işi. Ama olmuyordu kendisi vardı.

İşte o tel cambazının yapabileceği tek şey kendine rağmen bile bile aldanmak, yoluna devam etmek, hayatı sorgularken aynı zamanda da onun kurallarıyla yaşamayı öğrenmek ve kendiyle beraber bu ikisini de dengede tutmak.

İşte tam böyle istiyorum