“Uykumuz da tadımız da kaçmasın”

“Uykumuz da tadımız da kaçmasın”

Sabah yorgun uyanıyor, gün içerisinde birçok şeyi unutuyor, geceleri uyuyamayacağım endişesine kapılıp uyumakta zorlanıyorsanız siz de bir insomnia hastası olabilirsiniz.

Kategori:Haber

Yayımlanma:


İnsomnia hastalığının belirtileri, sonuçları ve tedavisi üzerine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Başaran Demir’le konuştuk. İnsomnianın kısaca, uykusuzluk ve uykuya dalma problemi olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Demir, “Organizmanın uykuya ihtiyacı dramatik ve başka şekillerde karşılanamayan bir ihtiyaçtır. Yemeği biraz erteleyebiliriz biraz azaltabiliriz ama uzun süreli aç kalamayız uyku da böyle bir ihtiyaç” dedi.

“Normal bireylerin hemen hepsinde zaman zaman uykusuz geçen geceler olmuştur, kısa süreli insomniayı herkesin uyku düzeni içerisinde rastlamak mümkündür” diyen Prof. Dr. Demir, ruhsal hastalıkların, bunalımların ve derin düşüncelerin yanı sıra fiziksel rahatsızlıklar, ağrılar, ateşli hastalıklar ve kafein gibi çevresel faktörlerin de uykumuzun kaçmasına neden olabileceğinin altını çizdi.

Horlama denilen ve geceleri kişiyi rahatsız eden durumun ise insomniaya eşlik edebileceğini belirten Prof. Dr. Demir, “Bir kişide horlamanın olması uyku hekimi tarafından önemsenecek bir şeydir ve horlamanın daha uzun süreli olması kişinin yatarken uyuyamayacağım endişesini taşımasına neden olabilir, bu da insomnianın temelini oluşturur” diyerek insomnianın belirtilerine dikkat çekti.

“Uykuyu ölü zaman gibi nitelendirmek uyku probleminin en büyük nedenidir”

Uyku probleminin en büyük nedeninin insanların uykuyu ölü zaman olarak nitelendirmesi olduğunu, bunun da uyku sürelerini azaltmalarına neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Demir, “Organizmanın yenilenmesini, psikolojik süreçlerin düzgün ilerlemesi gibi bir çok temel aktivite uyku sayesinde aksamadan ilerlemektedir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Demir insomnianın sonuçlarını biyolojik, fiziksel ve psikolojik olarak şu şekilde sınıflandırdı: “Kişi uyumadığında ya da normalden az uyuduğunda kendisini kötü hissetmesi, zihinsel durumunda önemli değişikliklerin olması, depresyon, dikkat dağınıklığı ve günlük performansında düşme gibi durumlar uykusuzluğun dolayısıyla insomnianın sonuçlarındandır. İnsanlar, gündelik hayatlarında uzun süre uykusuz kalınca bir çok şeyi hatırlamakta zorlanır. Bağışıklık sisteminde yavaşlık ve enfeksiyonlara yatkınlık gibi ya da kan şekeri regülasyonunda bozulma gibi yaşam kalitesini bozucu etkiler ortaya çıkar. Uykusuzluk hali devam ederse bunun faturası da organizma için daha ağır olur.”

Günlük uyku ihtiyacı: 7-8 saat

Uykuyla ilgili şikayetlerin cinsiyete ve yaşa baktığımızda ise kadınlarda 40′lı yaşlarda daha fazla oranda görüldüğünü dile getiren Prof. Dr. Demir, “Ortalama uyku ihtiyacımız günlük 7-8 saat kadardır. 5 saat ve altında uyuyanlara short sleeper (kısa süreli uyuyan), 10 saat veya üzeri uyuyanlara da long sleeper (uzun süreli uyuyan) adını veriyoruz” dedi.

İnsomnia hastalığına yakalanmamak ve deliksiz uyumak için gün içerisinde alınan kafein miktarının düzenlenmesi, spor ve egzersiz yapılması, alkol ve sigaranın kullanılmaması ve stresin kontrol altına alınması gerektiğine değinen Prof. Dr. Demir, stresin kontrol altına alınması için de şunları söyledi: “Toplumsal hayatta üstlendiğimiz görevler ve sorumluluklar vardır, bunlar zaman zaman üzerimizde baskı oluşturabilir. Bunun sonucunda da strese gireriz. Stresin kontrolü yaşam kalitemiz için fazlasıyla önemlidir. Stresin kontrol edilemediği durumlarda uykusuzluk başta olmak üzere birçok sorunla karşılaşmak mümkündür.”

Hastalığın tedavisini biyolojik ve psikolojik olarak ikiye ayırdıklarını belirten Prof. Dr. Başaran Demir, biyolojik tedaviler içinde uyku ilaçlarının büyük yer tuttuğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Uzun süreli kullanımda uyku ilaçları bir sorun yaratmıyor. Bazı tedavilerde anti-depresanları da kullanıyoruz. Psikolojik tedavi ise kişinin hem bedenen hem de zihinsel olarak rahatlamasını sağlıyoruz. Buna ek olarak uykusuzluk sorunu çeken bireyler bitki çaylarının rahatlatıcı özelliklerinden faydalanabilir.”