Festus Okey. 1982 doğumlu bir Nijeryalı. Futbolcu olmak arzusuyla Türkiye’ye kaçmış, bazı amatör takımlarda oynamış.
Mülteci olduğu için altı ay Yabancılar Şube Müdürlüğü’nün Kumkapı’daki misafirhanesinde tutulmuş. Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin girişimiyle BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvurup sığınma talebinde bulunacağını belirtince serbest bırakılmış. 20 Ağustos 2007 akşamı, arkadaşıyla birlikte Tarlabaşı’ndan Taksim İlkyardım Hastanesi’ne doğru çıkarken duran bir araçtan inen siviller tarafından uyuşturucu bulundurdukları iddiasıyla arandı ve arkadaşı M.O. ile birlikte Beyoğlu Asayiş Şube Müdürlüğü‘ne götürüldüler. M.O.’nun anlattığına göre, M.O. Festus’un çığlıklarını işitti. Sonra bir el silah sesi. Yanına gelen polis, “Arkadaşın öldü” dedi.
Polisin iddiası, Festus’un bir memurun silahını almaya çalıştığı, çıkan arbedede silahın ateş alarak…
Afrikalı mültecilerin lideri İgue Ehi, daha önce polislerce dövüldüklerini, paralarının alındığını söylüyor. Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Mülteciler Destek Projesi ofisi, son dönemde başta Beyoğlu bölgesi olmak üzere, polisin Afrikalı göçmen ve mültecilere kötü muamele uyguladığı ve taciz ettiğine dair bilgilerin sıklıkla ulaştığını bildiriyor. İddialara göre, genellikle sivil giyimli olan polisler tarafından kimlik kontrolü için durdurulan ya da evlerine baskın düzenlenen Afrika kökenli yabancılardan para talep ediliyor. Kabul etmedikleri takdirde üstlerinde uyuşturucu bulunduğu gerekçesiyle hapse atılmakla tehdit ediliyorlar. Dernek İstanbul’da yaşayan sığınmacı ve göçmenlere yönelik polisin kötü muamelesinin cezasız kalmasının kolluk güçlerini cesaretlendirdiğini, bunun da Okey’in öldürülmesine giden yolu açtığını düşünüyor.
Alıntı: ‘Bülbülü Öldürmek’, Yıldırım Türker, 3 Eylül 2007, Radikal Gazetesi
"Dizlerinin üzerine düştü"
Duruşmada ifadesi alınan sanık Cengiz Yıldız, “Olaydan dolayı çok üzgünüm. Kimsenin hayatına kast etmiyoruz. Kanunlar çerçevesinde hizmet etmeye çalışıyorum” dedi. Sanık polis, olay günü Sakızağacı’ndaki trafik ışıklarında yaya olan 2 kişiden Okey’in tedirgin olarak elini cebine sokması üzerine durumundan şüphelendiklerini ve bu kişileri durdurduklarını anlattı. Yapılan aramada Okey’in cebinden taş kokain çıktığını belirten Cengiz Yıldız, daha ince araştırma yapmak için bu kişiyi kelepçeleyerek otomobile bindirip büroya götürdüklerini söyledi. Binada tadilat olduğu için Okey’in, avukat görüşme odasına alındığını belirten sanık polis memuru, şöyle devam etti: “İşaretle soyunmasını söyledim. Külotunun filesinin içinde poşet içinde 13 tane taş kokain çıktı. Bitişik odadaki grup amirine haber vermesi için poşetleri görevli arkadaşıma vererek gönderdim. Şahıs giyindi. Üzerimde tişörtüm vardı. Eğilince silah görülebilir, tabanca çıplaktı. Yarım dönüş yaptığım sırada şahıstan silaha doğru bir hareket geldiğini, temas hissettim. Şahsa dönüp kendimi geri çektim. Onun eli horozda kaldı. Silahı tam tutamadı. Kendimi çektiğimde silahı namludan tuttu. Silahla beraber çekildiğim için şahıs dizlerinin üzerine düştü. Silah doluydu, patlamaması için sağ işaret parmağımı tetikten ayrı tutarak kurtarmak istedim. Bu sırada silah patladı. Tetiği ben çekmedim. Aramızdaki itiş kakış belki 10 saniye sürdü.”
Alıntı: Festus Okey davası Ağır Ceza’ya gönderildi, 27 Kasım 2007, NTVMSNBC
Namlu ucunda mermi
Polis memuru Cengiz Yıldız, bir anda meydana gelen olayın ardından yaralanan Okey’i vakit kaybetmeden hastaneye kendisinin götürdüğünü anlattı. Cengiz Yıldız, hastaneye gittiklerinde Festus Okey’in üzerinde gömleğinin bulunduğunu, Okey’i hastaneye bizzat kendisinin götürdüğünü anlatarak, Okey’in ameliyathaneye giderken de gömlek ve fanilasının üzerinde olduğunu ancak daha sonra giysilere ne olduğunu bilmediğini belirtti. Cengiz Yıldız, avukatının neden namlu ucunda mermi ile gezdiğini sorması üzerine de, çalıştığı bölgede bir polis memuru arkadaşının bıçakla yaralandığını, ekip araçlarına bomba atıldığını, yine taş ve şişelerle araçlara saldırı olduğunu ifade etti ve bu nedenlerle suçsuz vatandaşların can güvenliği ve kendi can güvenlikleri için silahını bu şekilde taşıdığını söyledi.
Festus Okey’in kayıp gömlek ve fanilasını bulmak için hastaneye giden 3 polis memuru tanık olarak dinlendi. Festus Okey’e ait kayıp gömlek ve fanilanın bulunması için görevlendirildiklerini anlatan polis memurları, “Hastanede gün boyu görevliler ile araştırma yaptık. Ancak gömlek ve fanilayı bulamadık.”
Alıntı: Şok karar: Festus Okey kasten öldürüldü!, 26 Kasım 2007, YeniŞafak
Silah teslim edildi, gömlek kayıp
Duruşmada söz alan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi avukatlarından Taylan Tanay, olaydan 7 saat sonra tutanak düzenlendiğini, bu tutanağın fezleke ve iddianame haline geldiğini öne sürerek, polisin kelepçelenmediğini, adli emanette olması gereken silahın 9 gün sonra polise iade edildiğini, Okey’in gömleğinin ise kaybedildiğini iddia etti.
Alıntı: Festus Okey davası Ağır Ceza’ya gönderildi, 27 Kasım 2007, NTVMSNBC
Sanığın savunması, dosya içeriği ve Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi raporu göz önüne alınarak sanığın eyleminin TCK’daki “kasten adam öldürme” suçunu öngören 81. maddeye dönüşme ihtimali bulunduğu, “kasten adam öldürme” veya “taksirle adam öldürme” niteliğinde olup olmayacağının takdir ve değerlendirmesinin Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğunu belirten mahkeme “görevsizlik” kararı verdi. Sanığın TCK 81, 21/2, 53/1-2 maddeleri gereğince yargılanması için dosyanın yetkili ve görevli Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildi.
Alıntı: Şok karar: Festus Okey kasten öldürüldü!, 26 Kasım 2007, YeniŞafak
"Bitişik atış mesafesi dışında"
Duruşmada söz alan Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Hasan Esen, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin raporunda, Okey’in kanında alkol ve uyuşturucuya rastlanılmadığının belirtildiğini, ateşli silah yaralanmasının, savunma ve tanık anlatımlarına karşı bitişik atış mesafesi dışında yapıldığının anlaşıldığını kaydetti.
Alıntı: Nijeryalı Okey’in dosyası Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi, 26 Kasım 2007, Hürriyet / AA
Müdahil olma istemine suç duyurusu
13. Celse 26. 04. 2011 tarihinde yapıldı ve bu celsede, İstanbul ve Ankara baroları ile, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Helsinki Yurttaşlar Derneği, Göçmen Dayanışma Ağı, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Yeryüzüne Özgürlük Derneği adına şikâyet ve davaya müdahil olma dilekçeleri verildi. Daha önce de İnsan Hakları Derneği müdahale dilekçesi vermişti. Ayrıca bu celse 70 kişi de şikâyet ve müdahil olma dilekçesi verdi. Mahkeme bu duruşmada müdahil olma isteminde bulunan 70 gerçek kişi hakkında, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve mahkemeye hakaret suçlarını işledikleri iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına ve duruşmanın 12 Temmuz 2011 tarihine bırakılmasına karar verdi.”
Alıntı: Festus Okey Davası Gözlem Raporu, 5 Mayıs 2011, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP)
İndirim
Sanığı, TCK’nın 85/1 maddesi gereğince 5 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme heyeti, bu cezayı sanığın geçmişi, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ile cezanın sanığın üzerindeki olası etkilerini göz önüne alarak 4 yıl 2 aya indirdi.
Alıntı: Festus Okey davasında karar çıktı, 13 Aralık 2011, CNN Türk
Polis, olayı üç saat boyunca savcılıktan saklamış
Festus Okey’in 20 Ağustos 2007’de saat 17.47’de Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği’ne girip, 18.07’de yaralı vaziyette çıktığına dair kamera görüntüleri mevcut. Demek ki Okey bu saatler arasında vuruldu. Belgelere göre olay savcılığa 21.10’da haber verilmiş. Yani polisin, olayı tam üç saat boyunca savcılıktan sakladığı anlaşılıyor. Bu süre delillerin karartılması için yeterli.
Dosyadaki bilgilere göre, Okey, avukatların müvekkilleri ile görüşme yapması için tahsis edilen odada öldürüldü. Oysa üst araması için nezarethanenin kullanılması gerekirdi. Bu açığı kapatmak için Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği 01.04.2007 tarihinden itibaren nezarethanenin kullanılmadığına dair bir yazıyı dosyaya ekletmiş. O bölgede görev yapan avukatlar, nezarethanenin tadilata girmediğini biliyor. Üstelik Okey ile birlikte gözaltına alınan Mamina Oga’nın nezarethaneye konulmuş olması, nezarethanenin kullanıldığını net bir biçimde ispatlamakta.
Alıntı: İki soruşturmada 11 gariplik birden, Ertuğrul Mavioğlu, 26 Kasım 2007, Radikal
- Soruşturma aşamasında, işkence ve onur kırıcı,aşağılayıcı muamele yasağı ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal eden keyfi durdurma, kimlik sorma, yakalama ve gözaltı işlemleri insan hakları ihlalleridir.
- Bu hukuka aykırı işlemlerin Festus ve arkadaşının teninin renginden kaynaklı olarak yapılmış olması ırk ayrımcılığı konusunun önemine ayrıca dikkat çekmeyi gerektirmektedir.
- Festus Okey’in yaşam hakkı ihlal edilmiştir.
- Yaşam hakkını ihlal eden eylemi gerçekleştiren polis memuru, idari makamlar tarafından, “nezarethanede tamirat/tadilat yapılması, kamera bulunmaması, bulunan kameraların arızalı oluşu, kamera kayıtlarını kaydeden bilgisayarın hafızasının yeterli olmaması” gerekçeleri ile korunmuştur. Bu koruma, Taksim hastanesine kadar uzanmıştır. Adli Tıp Kurumu bitişik atış olmayan bir mesafeden atış yapıldığını belirlemiştir. Ancak bu durumu kesin saptamaya yaracak olan kurşunun delip geçtiği Festus’un gömleği Adli Tıp kurumuna teslim edilmemiştir. Bu girişimler adil yargılamayı olumsuz yönde etkileyen gelişmeler olmuştur.
- Festus Okey davası, adil yargılanma hakkı bağlamında hakkaniyete uygun bir şekilde en kısa bir zamanda sonuçlanmalıdır.
- Etkili başvuru hakkı bağlamında davanın esasıyla ilgili somut gelişmelerin gerçekleşmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda yargısal süreçlerin işlemesi ve adaletin tecellisi için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı sorumluluklarının gereklerini yerine getirmelidir.
- Davaya insan hakları alanında çalışan örgütlerin, hukukçu örgütlerinin, barolarının ve gerçek ve tüzel kişilerin katılımına imkân sağlanmalıdır. Gerekirse yasa değişiklikleri gerçekleştirilmelidir.
Alıntı: Festus Okey Davası Gözlem Raporu, 5 Mayıs 2011, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP)
"Başka dükkana gidin mesajı veriliyor"
Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde öldürülmesine dair yargılama sırasında, mahkeme başkanıyla yöntem tartışmasına girdiği için duruşma salonundan zorla çıkarılmasına itiraz eden Avukat Ömer Kavili’ye iki buçuk yıl sonra, “salondan zamanında çıkmayarak sonraki dava dosyasının geç başlamasına neden olduğu” gerekçesiyle avukatlık görevini kötüye kullanmak suçlamasıyla İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Üç yıla kadar hapsi istenen Kavili, bu davanın avukatları korkutma amaçlı olduğunu savunuyor.
Alıntı: Sen misin duruşma salonundan çıkmayan!, İsmail Saymaz, 10 Kasım 2013, Radikal
Festus Okey davasında Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin polis memuru Cengiz Yıldız’a verilen dört yıl iki ay hapis cezasını usulen bozma kararının ardından İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi direnme kararı aldı.
…
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Festus Okey’in ailesinin avukatlarının müdahillik talebinin reddedilmesini hatalı bulmuş ve bu dosyayı iade etmişti.Avukat Ömer Kavili, mahkemenin direnme kararı için şu görüşleri ifade ediyor:
“Mahkeme olayı zamana yayarak yatıştırma, hak ettiği cezayı vermeme tavrını sergiliyor. Söz konusu devletin memuru olunca genellikle böyle bir taktik izliyorlar. Bu mahkeme dört yıl boyunca ölenin Festus Okey olup olmadığının anlaşılması için Nijerya Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü’ne yazı yazarak nüfus kaydının getirtilmesini bekledi. Sırf bu bahaneyle dava dört yıl uzatıldı. En nihayetinde ben talepte bulundum. Dedim ki, ‘Devletten devlete ceset teslim tutanağı var. Eğer o kişi olmasa bir devlet diğer devlete cenazeyi teslim etmez. Kimlik konusundaki tartışmaya son verilsin.’ Mahkeme o duruşmada beklenme kararından vazgeçilmesine karar verdi. Şimdi Yargıtay Ceza Dairesi, ‘Okey’in kardeşinin gerçek kardeşi olup olmadığına karar ver ona göre müdahillik talebini kabul et’ diyor.
Burada amaç davayı zaman aşımına sokarak sanık polis memurunun görevine devam etmesini sağlamaktır. Bu dükkanda adalet madalet yok, başka dükkana gidin mesajı veriliyor.”
Kararda, sanık polis Cengiz Yıldız hakkında “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan verilen 4 yıl 2 ay hapis cezası da “görev suçu” olarak nitelendirilerek 5 yılın altında olması nedeniyle cezanın infazının ertelenmesine hükmedildi. Ayrıca dava kararı kesinleştiğinde “suç delili” olan silah ve şarjörün de sanığa iade edilmesi kararlaştırıldı.
İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dünkü duruşmada Festus Okey’in avukatlarıyla mahkeme başkanı İshak Eken arasında gerilim yaşandı. Okey’in avukatı Can Atalay’ın duruşmayı izlemek isteyenlerin içeri alınmamasına ilişkin duruşmanın aleniyetinin sağlanması talebinde bulunması bir süre mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmadı.
Alıntı: Festus Okey cinayetinde adalet yerini bulmadı, Selin Asker, 5 Haziran 2014, soL
festus okey
Fazla büyütmeye gerek yok. Neticede, sadece bir zenci, hem zenci hem Afrikalı. Ülkesinde insanlık mı görmüş ki burda da görsün. Adam bu memleketin ekmeğini yiyor, hala öğrenememiş polis karakolunda polisin silahını kapıp dışarıya kaçamayacağını. Polislerimiz ona çay, kahve ısmarlıyor, bu “pis zenci” silah çalarak polis katliamı yapmayı planlıyor. Alt katta bekleyen diğer zenci arkadaşı ise polisi işkenceyle suçlanyıp tazminat koparmak için içerideki tüm kameraları bozuyor, polisimizin ne kadar misafirperver olduğuna dair kanıtları ortadan kaldırıyor.Alıntı: “festus okey” başlığı, galliani, 17 Eylül 2007, itü sözlük
Festus
kim miyim
emniyette bir zenci
yaşar mıyım
şansım yüzde elli
vurmaz mıyım
kafamı duvarlara
az mıyım
yaramaz mıyımbeyoğlu artık güvenli
lacivert ordu beni de yendi
sordum onları ne gerdi
farklı olanlar onların derdi
farklı olanlar onların derdikim miyim
münafık bir yalelli
yaşar mıyım
şansım yüzde elli
vurmaz mıyım
kendimi kollarında
az mıyım
yaramaz mıyımbeyoğlu artık güvenli
lacivert ordu göğsümü gerdi
sordum onları ne gerdi
farklı olanlar onların derdi
farklı olanlar onların derdiSöz-Müzik: Mor ve Ötesi
Albüm: Masumiyetin Ziyan Olmaz
Yıl: 2010Alıntı: Festus, Masumiyetin Ziyan Olmaz, Diskografi, Mor ve Ötesi
Sınırsız-Ulussuz-Sürgünsüz
Festus Okey’in Beyoğlu’nda polis tarafından öldürülüşünün üzerinden 5 yıl geçti. Festus bu topraklardaki devlet şiddetinin ne ilk kurbanıydı, ne de sınırlarda, denizlerde, kentlerin ortalarında, devlet kurumlarında ve sivil faşistlerin elinde öldürülen, ölüme terk edilen son göçmendi.
Herkes yerlidir, herkes göçmen. Kimse sebepsiz göçmez. Sebep savaş, sürgün, ekolojik ve ekonomik kriz, pogrom yahut soykırım, ayrımcılık ya da daha iyi bir yaşam arzusu olabilir. Ulus-devlet sınırları, duvarlar, tel örgüler, özel silahlı birlikler, ölüm tehdidi, tek saiki hayatta kalmak olan bu dalganın önüne geçemiyor, geçemez ve geçmemeli.
Göçmen karşıtlığı, ifadesini bizzat devletin güvenlik güçlerinin eylemlerinde ve politikasında bulabildiği kadar, gündelik hayatın içinde, sivil faşist saldırılarda, güvenceli sektörlerin meslek birliklerinde ya da güvencesiz emekçilerin ayrımcı şiddetinde bulabilir. Buna karşın, muhalefet ve mukavemet âleminin gücünü sınırları aşan, enternasyonel ve müşterek mücadeleden aldığını unutmayarak, göçmen hareketini sınıf mücadelesine ve ırkçılık-milliyetçilik karşıtı harekete içkin kılmayı hedeflemeliyiz.
Toplama kampları yaşıyor göçmenlerin tutulduğu hapishanelerde “misafirhane” adı altında, kırımlar sürüyor Akdeniz’de, Meriç’te ve var olan her sınırda. İnsanlar dövülüyor, sürülüyor, öldürülüyor, avlanıyor, Türkiye’de, Yunanistan’da, İtalya’da, Almanya’da… Mücadele ve dayanışma sürüyor tüm dünyada…
Söz-Müzik: bANDİSTA
Albüm: Sınırsız-Ulussuz-Sürgünsüz
Yıl: 2012