Anayasa Mahkemesi (AYM), Basın İlan Kurumunun (BİK) haber ve köşe yazıları nedeniyle gazetelere verdiği ilan kesme cezaları ile gazetelerin ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulduğuna karar verdi. Resmi ilan ve reklam kesme cezalarının uygulamasına ilişkin anayasal bazı sorunların tespit edildiği ifade edilen kararda, sorunlu uygulamanın süreklilik arz ettiğine dikkat çekildi. İlan kesme cezası için kanuni bir dayanağının bulunması gerektiği ancak BİK’in kanuni bir dayanak ve yeterli gerekçe olmadan ceza verdiği belirtilen kararda, BİK’in cezalarına yapılan itirazın ancak şeklen incelendiği, bu nedenle karara karşı sonuç almanın imkansız olduğu, sorunun kanundan kaynaklanan sistematik bir sorun olduğu ve bunun sonucunda BİK’in cezalandırma kurumuna dönüştüğü ifade edildi.
AYM; Cumhuriyet, Sözcü, Evrensel ve Birgün gazetelerinin haberler ve köşe yazıları nedeniyle ilan ve reklamlarının kesilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasıyla yaptığı başvurular ile ilgili kararını açıkladı. Gazetelerin başvurularını inceleyen AYM, BİK’in verdiği ilan kesme cezaları ile gazetelerin ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulduğuna karar verdi.
AYM’nin kararında BİK’in 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 49. maddesine göre resmi ilan ve reklam kesme cezası verdiği ancak ilgili maddenin resmi ilan ve reklam kesme cezasının çerçevesini çizmediği ve belirli bir açıklık ve kesinlikte olan bir kural niteliğini taşımadığı ifade edildi. Kararda, ceza yaptırımının ‘basın ahlak esasları’na uymayanlar hakkında uygulanacağının belirtilmesine rağmen bu esaslara kanunda yer verilmediği ve basın ahlak esaslarını belirleme yetkisinin tamamen idareye bırakıldığı belirtilerek, “Bunun temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlandırılabileceğini öngören Anayasa’nın 13. maddesinin sağladığı güvence ile bağdaşmadığı ortadadır” değerlendirmesine yer verildi.
“BİK’in yetkisi keyfi keyfi müdahalelere açık”
BİK Genel Kurulu’nun kararlarına bakıldığında resmi ilan ve reklam kesme cezasına dayanak düzenlemelerin muğlak, soyut olan ve kesinlik içermeyen ifadeler içerdiği belirtilen kararda öngörülen ceza miktarları arasındaki makasın da çok geniş tutulduğu ve bu sürelerin neye göre belirlendiğine dair hiçbir açıklamada bulunulmadığı kaydedildi. Bu nedenle BİK’e kapsamlı bir takdir yetkisi tanındığının anlaşıldığı ifade edilen kararda, “Bu tür bir takdir yetkisi, somut başvurularda olduğu gibi ifade ve basın özgürlüklerine yönelik geniş bir müdahale alanı yaratmakta; kuralları, potansiyel ihlallere ifade ve basın özgürlüklerinin aleyhine olacak şekilde geniş yorumlanmaya ve keyfi müdahalelere açık hâle getirmektedir” denildi.
“Kesin karar büyük tehlike arz ediyor”
Kanun’un 49. maddesine göre BİK’in resmi ilan ve reklam kesme cezasına karşı asliye hukuk hâkimliğine yapılan itirazların evrak üzerinden incelendiği, itirazı yapanlara hâkim önünde savunma, delillerini sunma ve BİK’in cezalandırma gerekçelerini tartışma imkânı tanınmadığı belirtilen kararda hâkimliklerin davalara sadece şekli bir inceleme yaparak karar verdikleri belirtildi. Bu yönüyle Kanun’un 49. maddesinde yer alan itiraz usulünün çelişmeli yargılama kapsamında olmadığı ve itirazın reddedilmesi ile gazetelerin maddi bir külfet ile karşı karşıya kaldığını belirtilerek, bu şekilde maddi yaptırım sonucunu doğuran kesin nitelikte kararların ifade ve basın özgürlükleri için büyük tehlikeler arz ettiği ifade edildi.
“BİK’in kararına karşı sonuç alma ihtimali yok”
BİK’in kararlarına karşı aynı kuralda öngörülen itiraz usulü nedeniyle sonuç alınma ihtimali bulunmadığına dikkat çekildi. Bu nedenle yaşanan ifade ve basın özgürlüğü ihlallerinin doğrudan kanundan kaynaklandığı sonucuna varıldığı belirtildi.
BİK’in cezalarına yapılan itirazlarda asliye hukuk hâkimliklerince AYM’nin işaret ettiği şekilde değerlendirme yapılmaması nedeniyle birbirini tekrarlayan bu tür kararların sistematik bir soruna işaret ettiği belirtilen kararda benzeri yeni ihlallerin önlenmesi için mevcut sistemin yeniden ele alınması gerektiği ifade edildi. İlan ve reklam kesme cezalarına ilişkin koşulların çerçevesinin çizilmesi ve belirli bir açıklık ve kesinlikte olan ifadelerle yeniden düzenlenmesi gerektiği ifade edilen kararda resmi ilan ve reklam kesme cezalarına ilişkin ilgili kuralların olabildiğince dar bir uygulama alanına izin verecek şekilde tasarlanması ve kullanımının acil bir toplumsal ihtiyacın gerekli kıldığı durumlara özgülenmiş olması ve BİK’in resmi ilan ve reklam kesme cezasını başvurulabilecek son çare olarak görmesi gerektiği ifade edildi.
“BİK cezalandırma aracına dönüştü”
BİK’in 2018 yılında gazetelere 39 gün, 2019 yılında 143 gün, 2020 yılında ise 572 gün resmi ilan ve reklam kesme cezası verdiği bilgisine de yer verilen kararda, “Bu doğrultuda verilen cezalara bakıldığında Kuruma verilen yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir” ifadesine yer verildi.
Benzer başvurularda pilot karara bakılacak
AYM kararında, gazetelerin 2016 yılından itibaren yaptığı başvurular ile ilgili olarak da BİK tarafından adil bir dengenin gözetilmediğinin tespit edildiği ifade edildi. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ve ihlallerin yapısal sorundan kaynaklandığı anlaşıldığından pilot karar usulünün uygulanmasına oyçokluğu ile karar verdi. Yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesine karar veren AYM, ayrıca ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemelere de yazı gönderdi. Kararda, “Derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir” denildi.
Aynı konuda yapılan ve karardan sonra yapılacak başvuruların incelenmesinin 1 yıl süreyle ertelenmesine karar veren AYM’nin pilot kararı ile benzer nitelikteki başvurular idari mercilerce bu ilkeler çerçevesinde çözümlenecek. Çözümlenmediği takdirde ise mahkeme tarafından topluca görülerek karara bağlanabilecek.