Metronun merdivenlerinde köşeyi döndüğü sırada gözleri duraksadı üzerinde. Başak saçlı, kırmızı rujlu narin bir kadın merdivenlerden iniyordu. Başı öne eğik, gözleri atacağı adımlardaydı. Omzuna kadar uzanan saçı yüzünün bir kısmını gizleyip güzelliğine derin bir gizem ve çekicilik katıyordu. Kadın, bir anda köşeden karşısına çıkan harekete, reflesk olarak baktı önce. Onunla göz göze gelince panikle tekrar atacağı adıma çevirdi gözlerini; ancak, gözlerini kaçırmasından pişman olmuşcasına hızla tekrar baktı. O kısa an içinde ikinci kez göz göze geldiler, çünkü o gözlerini kadından hiç ayırmamıştı. Belki bir anda benliğinin tamamına nüfus eden bu güzellik karşısında çaresizce teslim olmuş, belki de kadını rahatsız etmemek için gözlerini kaydırmaya çalışmış ama başaramamıştı. Ya da tam tersine bir adımlık zaman dilimi boyunca seyreylemek istemişti benliğini okşayan bu zerafeti.
Adımını tamamlayıp geçti kadını. Sonra birkaç adım daha attı, durdu. Düşünmedi. Düşünmek istemedi, çünkü biliyordu düşündüğü zaman vazgeçeceğini. Geri döndü ve kadının peşine takıldı. Üç beş adım arkasında metronun merdivenlerinden indi. Neden takip ettiğini açıklayabilecek bir şey düşünmeye başlamıştı ki metroyu beklemeye koyulan kadının arkasına dönmesiyle kalakaldı.
Kadının şaşkın ve bir o kadar da heyecan dolu bakışları onun kalbine saplandı. Birkaç kez bir şeyler söylemeye yeltendi ancak vazgeçip yutkunmakla yetindi. Birazdan arkasını dönüp gideceğini aklından bir türlü çıkaramıyor, bu düşünce onu kahrediyor ve şu anın tadını yaşamasını engelliyordu. Oysa kadının yüzünün ona dönmüş olması bile muhteşem bir duyguydu. Utanç duygusuyla arkasını döndü, bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu. Hemen hızlandırdı adımlarını. Hiç ummadığı şekilde “gitme” diyen bir ses işitti. Kadının sesiydi bu. Duraksadı, teyit etmek istercesine yavaşça döndü. Kadın hemen dibinde duruyor ve doğruca gözlerine bakıyordu. İçinde fırtınalar koptu, kafasındaki gelecek düşüncesi bir anda değişiverdi. İçindeki yenilmişlik hissi kendini hızla mutluluk ve umuda bıraktı. Bir anda kadına karşı kusursuz bir güven duymaya başladı, sanki yıllardır bereberlermiş ve tüm sorunlarını çoktan halletmişler gibi hissediyordu.
Raylardan gelen ses giderek artmaya başladı. Metronun sürüklediği hava akımı kadının saçlarını dalgalandırmaya başladı. Sanki sonbahar gelmiş, hayat sönüyordu. Kadın gözlerini onun gözlerinden bir an bile ayırmadan geriye doğru bir adım uzaklaştı.
Metro kapılarının açıldığı sırada gözleriyle sözleştiler, başka bir gün başka bir yerde yeniden rastlaşmak için.